25 Nisan 2012 Çarşamba

Before-After

Bugün havanın aşırı sıcaklığından dolayı eve kendimi zor attım.Allahım nasıl bir sıcaktı bu.Zaten hayvan okul kıyafetleri üzerime hem bol oluyor hemde kazak terleyince yapışıyor daha da terletiyor iyice sinir oldum.
Eve geldikten sonra iyice terledim ama üzerimi değişince biraz rahatladım sonra atıştırmalık için mutfağa gittim.Yedim filan.Ablamda o sırada Esra Erol'u izliyormuş.Bende bi baktım bi tane adam vardı adı Hakan mı ne.Daha önce izlemiştim bu adamı.Bir sürü talibi geri çevirmişti.Şimdi gitmiş yanına yakışmayan biriyle yemeğe çıkmış.İyice sinir olduktan sonra ''Gönül bu ota da konar boka da'' teoremini kanıtlamış bulundum.
Sonra yarın sınavım olduğu aklıma geldi.Bugün benim sinirlenmem için olaylar ard arda ve etkili bi şekilde gelmeye devam etti.
Sınav sınav sınav.Yarın gene sınavım var.Şu s*ktiğimin sisteminden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum.Bizi bi kalıba sokmak istiyorlar ve bu kalıp bana çok dar.Bunalıyorum.Tam 7 saat bi tahtanın üzerinde oturmaktan götüm kayboldu zaten bir de manevi kurallarla bizi iyice robot yapmaya çalışıyorlar.Şimdi bunu okuyan kim olsa ''o zaman bırak okulu zorlamı a*k'' der ama olmuyor işte.Olamıyor.

Her neyse sınava çalıştıktan sonra tekrar ablamın yanına gittim.Canım dondurma istiyor dedim.Git biraz daha çalış biraz sonra  hem yürüyüş yaparız hem dondurma alırız dedi.Bende biraz daha çalıştım ama bi b*k anlamadım.Sonra tam çıkıyorken annem geldi ve o da gelmek istedi bizimle.Bizde hep birlikte çıktık dışarı.Yavaş yavaş hem yürüdük hemde dondurma yedik.

Sonra şurdan şööyle dönelim sonra eve gidelim derken bir alışveriş merkezinin önünde bir vosvos gördüm.Çok güzeldi.Tabi benim böyle arabalara zafımın olduğunu bilen annem hemen ''Daçmiş goşş'' demedi ''Beyza bak ne güzelmiş'' dedi.Keşke daçmin goş deseydi.
Neyse.Biraz ilerledikten sonra arabanın içindeki adamı gördüm.Elinde de uykusuz vardı.Oh oturmuş arabasında uykusuz keyfi yapıyordu.Nasıl imrendim nasıl kıskandım belli değil.Eğer orası bir film seti olsaydı ve bizde bir film karesinde yer alıyor olsaydık eğer adamın yanındaki sevgiliyi canlandırmak için neleri vermezdim.
Bir de fotoğraf karesi alsaydım eğer.Kendi fotoğrafımın altına ''before'' , arabanın içindeki adamı kız yapıp altına ''after'' yazardım.
Hoş olurdu.
Güzel olurdu.
Umarım olur.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Son sayfada bir hüzün kaplıyor içimi.

Bugün Sabahattin Ali üstadımızın ölümünün 64. yıl dönümü.Onu saygı ve sevgiyle anıyorum ve şunu söylemek isterim ki benim son sayfasını okuduktan sonra ağladığım tek kitaptır Sabahattin Ali'nin yazmış olduğu Kürk Mantolu Madonna.Diğer kitapları da muhteşemdir.Şüphesiz.Ama Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk romanı olmasıyla birlikte, yazarına hayran kaldığım ve beni gerçekten derinden etkileyen bir kitaptı.Defalarca okuyabilirim.Her seferinde de ağlayabilirim.
    Sabahattin Ali 1948 yılında Türkiye’den kaçmaya çalışırken öldürülmüş,cesedi ise aylar sonra Bulgar sınırına yakın bir ormanda bulunmuş.
    Diyorum ki neden güzel düşünen,güzel yazan ,güzel gülen insanlar hep öldürüldü?Ve bulduğum tek cevap şu oldu ; mükemmel oldukları için.
   Ben insanları hiç görmeden,konuşmadan da o insanları sevebileceğimize inanırım.Sabahattin Ali'de bunlardan bir tanesi.Romanın da sanki onunla konuştum.Gerçekten kahvelerimiz alıp sohbet ettik biz.
  Diyeceğim şu ki Sabahattin Ali ve Kürk Mantolu Madonna benim için çok özeller.Değer verdiğim nadir kitaplardandır.Değer verdiğim nadir yazarlarımızdandır.

''Bu akşam anladım ki,bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.Gene bu akşam anladım ki,onu kaybettikten sonra,ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.''


Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna