22 Mart 2012 Perşembe

Bulutlara dönen pedallar.

Gözümü açtığımda güneş bana günaydın desin.Sen masum uyuyuşun ile beni kendine tekrar aşık et.Bir öpücük kondurayım masumca.Hafif öpücüğüm ile aç gözünü.Kuş cıvıltıları sarsın dört bir yanı.Güneş sana da merhaba dedikten sonra yataktan çıkalım ve muhteşem bir kahvaltı hazırlayalım.Güzelce enerji depolayalım  vücudumuza.Gülücükler eksik olmasın yüzümüzde.Sonra bu gün bisiklet sürme günü olsun.Bu güzel günü bisiklet sürerek geçirelim.Böcekler keşfedelim.Yarış yapalım.El ele tutuşup,yan yana sürelim bisikletlerimizi.
Çimenlerin keyfini çıkaralım.Mesela çimenlere uzanıp bulutlarla hayaller kuralım.Sonra bulutlara dönsün pedallarımız.Bisikletlerimizle uçalım.Kuşlara selam verelim.Tepeden tırnağa mutlulukla dolalım.
Yorulunca birbirimizi çekiştirip duralım sonra daha fazla dayanamayıp yere yatalım.Çimenlerde mis gibi bi uyku çekelim.Uyandığımızda ise gün batımını izleyelim.İkide bir seni çok sevdiğimi fısıldıyım sana.Masum bir bakış fırlat oradan bana sonra beni kovalarmış gibi yaklaş bana bende bu gelişine tepki olarak kaçıyım senden.Ağaçlar arasında kovala sende beni.Yakalayınca bir öpücük kondur ve bisikletlerimiz alıp evimize dönelim.
Gelecekteki sevgiliye not vol .8

20 Mart 2012 Salı

Terazi.

   Bugün ilkbaharın ilk günü.Ne kadar neşe verici bir kelime ''ilkbahar''.Her tarafı kuş cıvıltılarının sarması , sokakların boş olmaktan çıkıp çocuk sesleriyle dolup taşması çok güzel.İnsanın içine bir mutluluk,huzur,heyecan aşılıyor ilkbahar.
   Ama benim kursağımda kalıyor bu mutluluk,huzur ve heyecan.Çünkü yalnızlık kursağımda ve her şeyi engelliyor.Artık evde durulmaz yani insanın kendini sokaklara atası gelir.Biraz özgür olmak, nefes almak,gezmek , koşmak , bisiklet sürmek ve bir çok şey yapmak ister.Bunların hepsi için güzel günler var önümüzde.
Havaların ısınması ile herkes dışarıda olacak.Çekirdek çitleyip gezecek,parklar dolup taşacak.Ben ne yapacağım peki evde oturup bir taraftan buraya yazıp bir taraftan da o insanları kıskanacağım.Bu.
    Yalnızım çünkü.insan yalnız olunca ilkbahardan bile zevk almıyormuş.Sabah güneşin doğması bir anlamı ifade etmiyormuş bunu anladım.Tabi kendi başıma da giderim gezerim,bir parkın sakin bir köşesinde kitap okuyabilirim ama bunları yapmakta bir yere kadar.Yani demek istediğim benim kitap okumaya da ,kabul ediyorum yalnız kalmaya da ama  mutlu olmaya, eğlenmeye de ihtiyacım var.Onları atlarsam eğer diğer yaptıklarımdan da zevk almamaya başlarım ve bunun sonucu kötü olur.Kitap okumaktan nefret ettiğimi düşünmek bile istemiyorum mesela.Terazi işi gibi.
   Bir şeyler gitti , yeni şeyler geldi.Neler oldu neler bitti ve ben hala yalnızım.Hayatıma girecek , en yakın kimsem olacak kişi her kim ise bir an önce gelsin istiyorum.Gezelim,eğlenelim ,sokakları tanıyalım,insanlara karışalım , yazın keyfini çıkaralım istiyorum.Artık hafta sonlarını boş geçirmek istemiyorum.Çünkü bu havalarda sadece çalışma masası ile yatak arasında gidip gelmek gerçekten çok sıkıcı.
 Mesela paslanmış bisikletime bir yenilik yapıp , temizleyip onu sürmek istiyorum.Kaykayım da bana benzetmekten çıksın o da sokakları görsün istiyorum.Gökyüzünün ciğerime dolmasına izin verip güneşle sohbet etmek istiyorum yada geç kararan günlerde bir çekirdek alıp parklarda sohbet etmek istiyorum.''Dondurma mı yiyelim kola mı içelim'' tartışması yapmak istiyorum.
  Bir kaç kişi sadece bir kaç kişi beni önemsesin , sevsin, benimle birlikte olsun , benimle  zaman geçirmeyi sevsin,benim yapmak istediklerimi oda yapmak istesin istiyorum.
   Çok mu şey istiyorum?

13 Mart 2012 Salı

Yalnızlıktan kurtulmaya ihtiyacım var.


  • Bu aralar sadece birine sarılmaya ihtiyacım.
  • Sarıldığım an vücuduma aşılanan o güvene ihtiyacım var.
  • Konuşmaya ihtiyacım var.
  • Kelimelere ihtiyacım var.
  • Anlatmaya ihtiyacım var.
  • Dinlemeye ihtiyacım var.
  • Gülmeye ihtiyacım var.
  • Güvenli bir omuzda içimi boşaltmaya ihtiyacım var.
  • Saatlerce gözlerine bakıp kaybolacağım bir insana ihtiyacım var.
  • Gülmeye ihtiyacım var.
  • Beraber gezebileceğimiz iki bisiklete ihtiyacım var.
  • Bulutlara ihtiyacım var.
  • Bulutları izleyen çimenlere ihtiyacım var.
  • Çimenlere yatıp her şeyi unutmaya ihtiyacım var.
  • Şakalaşacağım birine ihtiyacım var.
  • Çılgınlar yaparken sadece eğlenen birine ihtiyacım var.
  • Arkadaş sevgisine ihtiyacım var.
  • Martı olup uçmaya ihtiyacım var.
  • Bulut olup ağlamaya ihtiyacım var.
  • Saatleri denizi izlemeye ihtiyacım var.
  • Bana her şeyi unutturacak birine ihtiyacım var.
  • Yada bunlar olmazsa sadece bir kaç kilometre,bir kulaklık ve bir kitaba ihtiyacım var. 

Geç kalınmış düşler.

   7 aydır ne bir yakın arkadaşım var ne de bir sevgilim.Aslında sevgilisiz iyim yani hiç çekemem manita dırdırını ama yakın bi arkadaşım olsaydı iyiydi.Yada benimle anlaşabilecek,her şeyimi anlatabileceğim bir kişi olsaydı da olabilirdi.Kim olduğu fark etmez.
   7 ay önce çok neşeliydim,mutluydum en azından yalnız değildim.Beni dinleyen,anlayan,yanımda olan,destekleyen arkadaşlarım vardı ama gel gör ki onlar toz olup uçtular.Keşke hala yanımda olabilselerdi.Keşke hala onlara bir şeyler anlatabilseydim.Maceralarımıza devam edip eğlenseydik.
  Bu gece rüyamda o en sevdiğim arkadaşlarımı gördüm.Hep birlikte bir apartman bahçesinde oturuyorlardı ben ise 5. veya 6. kattan onları izliyor onların yanına gitmek için can atıyordum.Ama annem beni bir şekilde oyalıyor şunu yap öyle in aşağıya diyordu.Bende hızlı hızlı her şeyi yaptım tam aşağı indim apartmanın kapısında bir kalabalık benim oraya gitmemi engelliyormuş gibi birlik olmuşlardı.Tam onlardan da sıyrıldım derken bir baktım ki arkadaşlarım gitmiş.
  Ben tabi çok üzüldüm ama sonra pek yakın olmadığım ama yinede sevdiğim bi arkadaşım geldi ve beni avutmaya çalıştı.Ben ondan sıyrılıp arkadaşlarımı aramaya gittim.Ama kimseyi bulamadım.Düşümde bir kez daha kaybettim ben onları.Düşümde geç kaldım.
   Etkilendim ben bu rüyada ve özlem duygusunun gücünü keşfettim.gerçekten çok güçlü bir duygu.Çaresizliğide beraberine katıp insanı çürütebilir.
   Şimdi ise kimse yok.Beni anlayan ,beni dinleyen,benimle zaman geçirmek isteyen,düşüncelerimin uyuştuğu kimse yok.milletin ne boktan derdi var.Saçma saçma.Gerçekten çok saçma geliyor bana onların davranışları,düşünceleri,üzüldükleri şeyler bile saçma.Onlarında beni umursadıkları söylenemez hani.Mesela;
  Ben okula otobüsle gidiyorum son 2 aydır.Önceden servis ile gidiyordum ama çok dolanıyordu filan yapamadım bende otobüsler gitmeye karar verdim zaten otobüsünde servisten bi farkı hem daha ucuz hemde beş dakikada şipşak okuldayım.Otobüs candır hacı.Neyse bu otobüste aynı okuldan olduğum bir sürü kişi var zaten otobüs bizim okula çalışıyor sanki.Ful bizim okulun yolcuları var.
   Bir tanesiyle nasıl oldu bilmiyorum ama arkadaş olmuşum.Okula beş dakika filan beraber yürüyoruz.Ama o kızla arkadaş olduğum güne lanet olsun.Lanet olsun bu hayat lanet olsun bu sevgim der arabeske bağlardım ama neyse.
    Ben  kulaklığımı takmış okula doğru yürürken yanıma bu kız geldi yine.Oracıkta katil olabilirdim.Ya gelmiş bana babasının sürahiyi nasıl kırdığını anlatıyor.Kulağımda kulaklık olmasına rağmen.Zaten otobüse bindiğimden beri babası,kuzeni ve kardeşleri dışında bi şey konuşmadık.Konuşamayız da herhalde.
   Ya arkadaşım görmüyor musun kulağımda kulaklık var seni dinlemiyorum.Baban veya kuzenin umrumda bile değil.Bi siktirip gider misin? demek istedim.Diyemedim ama çok istedim.İçime oturdu  bu kelimeler.Bir de şöyle bir şey var bir şeyler anlatmadı mı sürekli ağzında saçma saçma şarkılar mırıldanıp duruyor yanımda aslında mırıldanmıyor bildiğin orada konser veriyor yani.Bu konserin işitme engelliler için olmasını dilerdim.Ama bir tek ben vardım.
   Ama kafamı sikti yani kız.Evini,sınıfını,kuzenini her şeyini biliyorum artık.Bunları bileceğime biraz matematik anlatsaydı bari işime yarardı.Tı allam ya.
   Sonra Beyza niye yalnız.Beyza niye hiç bizi dinlemiyor.Tabi dinlemem amk bana ne senin özel hikayelerinden sanki bulutlardan bahsetti de bende dinlemedim.!
  İşte sorun da bu anlama,dinleme,konuşma,düşünme,istek,zevklerimiz her şeyimiz farklı insanlarla.Onun için ben şu an bu haldeyim.Onun için eski, beni anlayan ve zevklerimizin aynı olduğu arkadaşlarımı çok özlüyorum.

1 Mart 2012 Perşembe

Yorgunluk filmi.

            Bugün okula gitmediğim için sevinip hastaneye gitmem gerektiği için üzülerek uyandım.Mutluluk ve üzüntü karışımı bir şeydi.Tam çözemedim bende.
          Her neyse sabahın o buz gibi soğuğunda hastaneye gitmek işkenceydi.Boğazımın altında oluşan beze gibi bir şey yüzünden gittik.Aslında bir senedir yoklardı.Yani bir sene önce ilaç kullanmıştım ve geçmişti şimdi tekrar geldiler ve hiç hoş gelmediler.
       Hastahane kokuları vardır bilir misin?Aslında bu gün bir şeyi daha fark ettim artık hastaneler hastane gibi kokmuyorlardı.Galiba gelişimin getirdiği tek avantaj bu.Bunu şimdi fark ettim.Tam bu yazıyı yazarken.Bu koku hastanedeyken burnumun ucundan bile geçmedi.O koku yoktu bugün.
Ama ben hastanelerden oldum olası nefret etmişimdir.Hatta;
+En kötü günüm hastanede geçti.
-Hangi gün?
+Doğduğum gün,
diye bi şey okumuştum.Hak veriyorum yani.Bunun içindir ki doğum günlerimi kutlamam ben kutlasam bile kutlayan kimse olmaz onun için bi sorun yok.
     Ben genellikle hastalanmam yani hastaneye pek sık gitmem ve gittim mi midem bulanır çünkü en büyük dertler hastanelerdedir.Nice insan hayata gelmiş nice insan hayatını kaybetmiştir.Kimileri güle oynaya çıkarken ,kimileri artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını düşünerek çıkar,kimileri ise sevdiği insanı kaybederek.Ve bence hastaneler kutsal bir mekandır.Çünkü en kutsal olaylar orada gerçekleşiyor , doğum ve ölüm.
    Benimki abartılacak bir hastalık değildi.Her zamanki gibi bir kaç test yapıldı.Ve doktor yorumlarını yaptı.
+60 tane iğne yazıyorum.
   Evet bu cümleyi bana doktor kurdu.Orada düşüp bayılacam sandım.Sağlıklı geldiğim hastaneden hasta şekilde çıkabilirdim o an ,çünkü kalbim duruyordu neredeyse.Abarttım sanırım ama gerçekten derin bir ''oha'' çektim.Sonra doktor şaka şaka deyince de derin bi ''oh'' çektim.
 Çok önemli bir hastalığımın olmadığını söyledi doktor.Bir kaç hap ile oradan çıktık.Hava buz gibiydi.Soğuk iliklerime işledi resmen.Karla karışık fırtınanın ne demek olduğunu biliyorsanız demek istediğimi de anlarsınız.
    Eve gelmeden pastaneye uğradık  ve sonun da eve geldik.Heme üzerimi değiştirdim.Size eşofmankolik olduğumdan bahsetmiştim sanırım.Kendimi daha rahat hissediyorum eşofmanın içinide.
   Günün geri kalan kısmı okul olmadığı için boştu ve bende film izlemeye karar verdim.Mısırım patlarken hangi filmi izleyeceğime karar verdim ve '' Eternal Sunshine of the Spotless Mind'' filmini izledim.

 Film güzeldi.Zaten bir kaç kere ismini duymuştum izlemek bu güne kısmetmiş.Ayrıntılara odaklanınca gerçekten çok güzel bir filmdi.
Film kısaca ; bir aşk hikayesini anlatıyor faka bu aşk hikayesi norma bir hikaye değil.Ayrıldıktan sonra çiftimiz birbirlerinin beyninden birbirlerini sildiriyorlar.Bu olayı önce kız tarafı başlatıyor.Erkek tarafı ise kızın onu sildirdiğini duyunca, sildirmeye karar veriyor.Ve silme işlemi bir gece de oluyor.O gece de erkek tarafı kendi beyninde silme işlemi devam ederken silmekten vazgeçiyor ve dayanışması ekrana getiriliyor.Sonrasında kız tarafı erkek tarafının beyninden siliniyor.Silindiği an kız erkeğin kulağına tekrar buluşacakları yeri söylüyor.Erkek sıfırdan başladığı hayatına oraya gitmeyle bir adım atıyor.Ve tekrar o kızla tanışıyor bu sefer mutlu oluyorlar.Birbirlerini daha önce gömüş ama görmemiş olarak.Aynı şeyleri tekrardan yaşıyorlar.Galiba filmin ismi bu yüzden Sil Baştan.Ve filmden bir kaç cümle aktarmak istiyorum.

  • Sürekli konuşmak iletişim kurmak değildir.
İşte bu dediğim ilk cümle.Bende bunu anlatmak istiyordum aylardır.Ve film duygularıma tercüman olsada kime anlatıyım ki.Her neyse bu söz benim söylemek istediklerime tercüman.Neden konuşmuyorsun diyenlere de cevabım olsun.


  • Sevgililer günü , insanlar kendilerini berbat hissetsin diye tebrik kartı şirketleri tarafından icat edilmiş bir gündür.
Bu kısımda da 'Al işte adam lafı koydu , son nokta yani,şunu bi anlayamadılar gitti!' dediğim kısımdı.Gerçekten sonun kadar hak veriyorum.Ve son olarak.
   

  • O zaman beni en derinlerde bir yerde sakla.
Burası duygu yüklü bir bölümdü.Erkek tarafının (ben başından beri erkek tarafı mı diyorum erkek demek istediğimi anlamışsınızdır umarım) kızı unutmamak için gösterdiği çabalardan bir kesit.İnsanlar sevdiklerini o kadar derin yerlerde saklamalılardır ki tekrar hatırladıklarında ki duygu her zaman onlara tad vemelidir.Ve sevgiye değer görülen birisi daima en derinlerde saklanmalıdır.
           Ve filmdeki çiftler birbirlerini nasıl kabullenmek istediklerini anlıyorlar.Birbirlerinin kötü yanlarını bilerek yapıyorlar bunu.En iyisi de birbirlerine olan duygularını açık açık söyleme fırsatı yakalıyorlar.Ama bu aralarında ki bağı koparamıyor.
     
            Bu kadarını bilin ve izlemediyseniz mutlaka izleyin derim.