27 Ocak 2012 Cuma

Hem asosyal hem eşofmankolik.

Tek sosyal aktivitemin markete gitmek olduğu bir gün yine çıktım evden.Tabi üzerimden hiç çıkarmadığım eşofmanımla birlikte.Ayağımda da bot çok güzel durdu açıkçası.Desem bile inanmayın.Tam bu sınav dönemleri saçı gibi dağınık bir şekilde sokağın ortasındaydım.Ama ben eşofmanlarımla mutluyum..Neyse markete gittim tabi kafamdaki ceketimin şapkası olduğu için etrafı pek izlemedim gördüğüm tek şey yoldaki buzlardı.Hatta o buzların yüzünden 5654221 tane düşme tehlikesi atlattım.Ama sonunda markete vardım.Elimi çabuk tuttum hemen ekmek,çay,nescafe ve browni aldım.Brownisiz nescafe mi olur hiç.Tabi ki olmaz.Parayı ödeyip dışarı çıktım.
Gene kafamda şapka buzları seyrederek eve vardım.Benden önce apartmana birsi gidi hatta kapıyı tutmadı diye bayaa küfrettim ama sonra anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım.Ve sıcak yüzümü gıdıkladı.Asansörün önünde o komşu kızı.Hani tanımadığınız kişilerle asansöre bindiğinizde 6. kata bile 30. kata çıkıyormuş gibi uzun sürer ya işte o durumlardan nefret ediyorum.Ve yine o durumlardan bir tanesi.
Asansöre bindik.Önce o kızın katına çıktık.Çıkarken baya bi süzdüm kızı ve kendimden utandım.O kız süslenmiş püslenmiş dışarıdan geliyor hemde bu saatte ben ise eşofmanlarımın altındaki botlarım ve şapkam ile marketten geliyorum.Böyle bir ezildim büzüldüm.sonra kendi kendime neden ben yalnızım triplerine giriyorum.Eşofmanla dışarı çıkarsan ve kimse seni görmesin diye kafana şapka takarsan olacağı o.Bak yien sinirlendim.Her neyse kız indikten sonra aynaya baktım.Bakmaz olaydım.Asosyelliğim ve yalnızlığı yüzüme vurmuş resmen.
Asosyalliğimden dolayı eşofmanlarımla büyük aşk yaşıyorum.Böyle kot pantolon falan giydimmi rahat olamıyorum.Bunalıyorum falan olmuyor yani.Eşofmanla böyle tüy gibi oluyorum.Marketede bu yüzden eşofmanla gittim zaten.Gitmez olaydım!

24 Ocak 2012 Salı

Gücüm kalmadı.

Böyle bi şey var içimde tarif edemiyorum ama.Sadece o şey içimden çıkarsa kurtulacak biliyorum ama yok çıkmıyor işte.O şey her neyse çıkmıyor gitmiyor bırakmıyor peşimi.küfretsem de gitmiyor,ağlasam da gitmiıyor.Yani oraya takılıp kalmış çıkmıyor.Böyle kalbimi sıkıştırıyor ,nefesimi kesiyor ama gitmiyor.
Sanki bi boşluktayım.Böyle çırpınıyorum yok olmuyor.Yani gerçekten çok zor durumdayım.
Zaten yalnızlıktan da kusacam.Böyle beni dinleyip bi çare bulacak veya beni böyle gömecek kimse yok.Valla kilit vurun falan çıkamıyım ben ordan.Ne yaptıysam ve böyle cezalandırılıyorsam orda bitsin cezam çünkü gerçekten buna gücüm kalmadı.
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam.
Atsan atılmaz, satsan satamam.

22 Ocak 2012 Pazar

Hayat çok boktan.

Yalnız değilim aslında ben sadece kalabalık ortamları sevmiyorum.

Kimi kandırıyorum ben ya.Bal gibi de yalnızım işte.Yalnızlıktan kusacam.Günaydın kelimesini duymayalı kaç ay,yıl,gün oldu bilmiyorum.Ne zamandır hadi dışarı çıkalım veya şuradayım gelsene gibisinden mesajlar almıyorum.Bal gibi yalnızım işte.

Yalnız olmak kötü bir şey değil aslında kötü olan tek şey önemsenmemek.Sanki yokum.Kimse beni düşünmüyor.Neden düşünsünler ki peh.Neyi mi düşünsünler.

İstenmemek diye de durum var tabi.Aha o en bokumsu durum.Bok gibi ortada kalıyorsun.Kimse yaklaşamıyor sana.Sebebini de bilmiyorsun.Beynini kemiriyor sonra bu düşünce.Yalnızlığına,iticiliğine küfrediyorsun,küfrediyorum.Bazen etrafımdaki kişilerede küfrediyorum.Bazen yalnızlığıma da küfrediyorum.Bazen hayata da küfrediyorum.Hayat demişken bu hayat var ya hayat çok boktan bir şey.Orosbunun ta kendisi.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Elden ne gelir?

Bazı durumlar vardır sadece izleyebildiğimiz.İşte o durum düşmanımın başına bile gelmesin.Gerçekten çok kötü.Yani kumandanın sizde olamaması diyorum.Olumsuzluğun ve size vereceği zararları bildiğiniz halde durduramamak , karşı koyamamak.Çaresizce beklemek.Olayları izleyip üzülmek ya da  kahrolmak.Gerçekten çok acı verici.Bu bazen annenizi kaybetmek olur, bazen çok istediğini bir şeyi kıl payı kaçırmak olur fakat ne olursa olsun içine oturuyor insanın.
Bir kıl payı kaçırmak var tabi.Pişmanlıkların en büyüğü.Bu durumda da elden gelen bir şey yoktur.Geçmiş gitmiştir ve sen onu durduramamışsındır.Başlarda o durumu kabullenememek ve hemen ardından gelen pişmanlık duygusu harmanlaması..İnsanı çileden çıkartık.Galiba benimde zayıf noktalarımdan birisi de bu.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Hayallerin gücü.



Hiç bitmeyen oksijen tüpü var mıdır acaba?
Deniz altında yaşasam diye düşünceler geçiyor aklımdan.Denizi ve balıkları çok seviyorum.Onlarla yaşamayı düşünüyorum da, harika olurdu.Denizde sanki hem uçuyormuşum gibi bir his doluyor içime.Yer çekimine meydan okumak.

Sonra balıklarla arkadaş olurum.Yeni bir dünya kurarım oraya.Ama bu dünyada kimse üzülmüyor,kimse yalnız kalmıyor , herkes birbirini dinliyor , kalabalık sadece bu dünyada insanın ruhunu daraltmıyor.Ve bu dünyadaayrılık yok.Kulağa ne hoş geliyor değil mi?

Böyle bir dünyam olsa hiç fena olmazdı.Arada bir su üstüne çıkıp bulutlara el sallarım ve tekrar arkadaşlarımın yanına dönerdim.Yağmur damlacıklarını bulutlardan bana gelen bir hediyeymiş gibi algılar mutlu olurdum.Kuşların arada bir dünyama misafir olmasını ister onların nasıl bu dünyaya zıt olduğunu kavrardım.

Aslında pek zıt sayılmaz.Bende yer çekimine meydan okumaya çalışıyorum onlarda.Belkide onlarla ikinci bir dünya yaratabilirim.Bulutların üzerinde olur bu dünya.Fakat bu dünyada pek arkadaşım olmazdı.Bilmiyorum deniz altı kadar kalabalık değil bulutların üzeri.Çünkü bulutlar olduğu zaman yıldızlar olmuyor , yıldızlar olduğu zaman ise bulutlar gidiyor.Onlar birbirine hep küsler.Bilmiyorum onları barıştırabilirmiyim fakat barışmaları için her şeyi yapardım.

Bu iki dünya ne hoş gözüküyor değil mi?Peki böyle güzellikler varken neden zamanımızı betonların arasında geçiriyoruz?Durun ben cevap veriyim.Hala hayallerimizin gücünü kavrayabilmiş değiliz.Her şeye boyun eğip yönetilmeye mahkumuz biz.Ve ölene dek böyle olacağız.

Kar.

Biliyor musun bugün buraya kar yağdı.Beklenen hava sonunda etkisini gösterdi.Çok bekledim karı.Sabırla bekledim ve o'da beni üzmeyip geldi sonunda.Seni de böyle bekliyorum.Her neyse hava çok güzel kar taneleri herkes tarafından soğuk diye dışlanır.Fakat bence kar taneleri bir ateşten daha sıcak.Yumuşak bir sıcaklık veriyor havaya.Okulların tatil edilmesini fırsat bilen çocuklar deliler gibi eğleniyorlar dışarıda.Bende sıcacık kahvemle buğulu camın ardından onları izliyorum.Ve evet onları izlerken bile eğleniyorum.
Sen gelince bizde çocuk gibi eğlenelim kar tanelerinin arasında.Kar topu savaşı yapalım.Sonra kardan adam yapalım.Bir dürü fotoğraf çekinip fotoğraf günlüğümüze koyalım o fotoğrafları.Üşüyüp eve gelelim sonra.Sen dur ben bir kahve yapıyım da içimiz ısınsın deyip mutfağa at kendini.Ben ise sen yanımda dur yeter deyip romantikleştireyim işi.Sonra sen gül ve yanağıma masumca bir öpücük kondur.
Seni bekliyorum.Tüm bu eğlenceleri,güzel günleri beklediğim gibi.
Gelecekteki sevgiliye not vol.6

15 Ocak 2012 Pazar

Sherlock Holmes

Bugün evde duramazdım.Saç tellerimin ucuna kadar sıkıntı doluydu her yerim.Zaten ailemden kimse doğum günümü hatırlamadı.İyice moralim bozuldu böyle bir daralma geldi bende üzerimi giyinip tam gidecektim ki babam tek başına gitme abin de seninle gelsin dedi.Ben gerek yok falan filan dedim ama kabul etmedi.Nedir bu ısrarın nedeni anlamadım zaten.Neyse abimle çıktık dışarı hava soğuktu.Yavaş yavaş yağmur damlacıkları yere iniyordu.Ben sinemaya gidecektim belliydi.Abim istemsiz geldiği için pek bi hevesi yoktu zaten.Biz abimle pek konuşmayız da zaten.Ama madem çıktık dışarı eğlenelim dedim içimden.
Yol boyunca telefonumdan doğum günü mesajlarına cevap verdim.Ve sonunda film izleyeceğimiz yere geldik.Filmlere baktık aralarında en iyisi 'Sherlock Holmes' idi.Biletimizi aldık.Filmin başlamasına daha 2 saatten daha fazla bir süre vardı.Ne yapalım diye düşünürken alışveriş merkezini,kitapçıları falan dolaştık ve sonra önce yemek yiyelim filmin bitişine kadar acıkırız yoksa diye düşünerek yemek yedik.Ben büyük bir menüyü mideme indirirken abimde iştahlıca yemeğini yiyordu.Arada bir aldığımız 'uykusuz' dergisini okuyup gülüyorduk.Ve sonunda yemeğimiz bitti bir an patlayacam sandım ama hele ki bir şey olmadı.Ardından filmin olduğu salona gittik.
Film on dakika sonra başladı.Etkileyici bir filme benziyordu.Sherlock Holmes diye bir adamın zekice planlarından bahsediyordu.Dünya savaşı başlatmaya çalışan bir adama meydan okuyordu filmdeki baş kahraman.Ve gerek replikler olsun gerek görüntü olsun çok güzel.Biraz komedi, biraz gerilim doluydu film.Filmi izlerken bazen o kadar gerildim ki kalbim yerinden çıkacak sandım.Ama sonunda mutlu bitti film.Ve açıkçası en çok eğlendiğim günlerden biriydi.Eve gelince  yorulmuştum tabiki.Ablamla simit yaptık ve çayla birlikte yedik.Güzel bir gündü.Ablamı da abimi de çok seviyorum :)
Dipnot:Hiç böyle bir doğum günü geçirmemiştim.

Bugün benim doğum günüm.Siktir.



Şimdi internet sayfalarım bir sürü sahte olan yazılarla dolacak.Ben tanımayan insanlar sanki beni tanıyormuşcasına mesaj atacaklar.Bende mecburen cevap vermek zorunda kalacam.Siktir.
Neyse.
Ben hiç öyle büyük çaplı bir doğum günü kutlaması yapmadım.Sürekli yalnız geçirilmiş bi doğum günü daha diye adlandırdığım kutlamalar oldu.
Küçükken çok hevesliydim hatta kendim gidip pasta alıp ve tek başıma kutlamıştım doğum günümü.Ama insanların sana onların bir parçasını veya sana layık gördükleri bir şeyi vermeleri hoş bir şey.Zaten doğum günlerini de sadece bu yüzden severim.
Ama böyle zaaflarımı bilen ,nelere karşı koyamadığımı bilen birilerinden hediye almak mutlu ederdi beni.Ederdi diyorum çünkü bu zamana kadar kimse bana böyle bir(yani karşı koyamadığım,zayıf noktam diyebileceğim)hediye almadı.Üzüldüm bak şimdi kendime.Bilmiyorlar ki benim neyi sevdiğimi, neyi sevmediğimi,ne istediğimi bilmiyorlar yani.Çevremdeki kimse bilmiyor.Bilmek içinde çabalamıyorlar.Yani insan değer verdiği kişilerin mutlu olmasını ister ama benim çevremdeki kişiler benim mutlu olmam için herhangi bir çaba harcamıyorlar.Mutlu olmaktan kastım gülmek veya eğlenmek değil o an orada bulunduğum için sevinmek.Yaşadığın için Allah'a şükretmek.Seni bağlayan bir şeylerin bulunması , seni ağlatmayan kişiler,şeylerdir mutluluk.
Neyse konudan çok dışarı çıktık.Ben bu yazıyı doğum günüme az bir süre kaldığı için yazdım.Yani yine aynı olacak.Sessiz.Sakin ve saçma.
Doğum günlerini yaşlandığı için sevmeyen kişiler var birde.Bence öyle değil yani ben bir sene daha yaşadım ve bu seneyi nasıl yaşadım diye düşünmeli.Sonra o gün yaşadığı şeylerin az yaşayacağı şeylerin ise çok olduğunu bilmeli.Ve ona göre yaşamalı.Bence yaşamak güzel bir şey.Ama yaşamaktan kastım monoton bir hayat değil yeni yeni şeyler öğrenmek ,yeni yeni insanlarla tanışmak kısacası hayatı dolu dolu yaşamak tabiriyle bunu açıklayabilirim.
Yaşamak ve var olmak tek dayanağımız bizim.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Kelimelerine aşık oldum ben onun.


Kelimelerinin her harfi kalbime kazınıyor.Fotoğrafını saatlerce izliyorum mesela.Okurken hayale ediyorum onu.Sanki onun yanındaymışım gibi gözümde canlanıyor bir anda.Sadece bir fotoğraf..Nasıl oluyor da  bu kadar bağlayabiliyor beni kendine?Onu görmeden,sesini duymadan,kokusunu hissetmeden nasıl olabiliyor da bu kadar çok ve karmaşık duygular besleyebiliyorum içimde  bilmiyorum.
Başlarda herkesin ona olan iltifatlarını görüp kendimce abartıyorlar diyordum fakat onu tanıdıkça,okudukça daha da bağlandım ona.Bir kaç kere konuşmaya çalıştım fakat benim ona olan duygularımı bilmeden tersledi beni.O günden sonra soğumuştum ondan fakat ne kadar içimden ona hakaret etsem de kalbimin bir yerlerinde sürekli el sallıyordu bana.
‘o’; sadece bir kez konuşmak için dünyaları verebileceğim insan.Sesini duyunca kalbimin duracağından korktuğum insan.Onu ondan daha çok tanıdığım insan.Her hangi bir yazısını okuduğumda yanaklarımın  kızardığını hissettiren insan.Fotoğrafına her baktığımda gözlerimden düşen inci tanelerinin sahibi olan insan.Gözlerimi buluta çeviren insan.
Bunları bilmeden yapıyor biliyorum ama elimde olmadan da bana bunları yaptığı için kızıyorum ona.Geçenlerde okudum.Yeni birine aşık olmuş.Şu anda aşık olduğu kişinin o anki dinlediği şarkıyı dinliyorum.Okuduğumda göyaşlarıma hakim olamadım.Nasıl oluyor da kelimeleriyle beni bu kadar etkileyebiliyor.Nasıl oluyor da onu okurken sanki onun kalbini görüyorum gibi oluyorum.
Mesafelerin bana ne demek olduğunu , gökyüzünün nasıl büyük bir yuva olduğunu öğrettin.Aynı havayı soluduğumuz halde neden bu kadar uzağız birbirimize?
Acı çekiyorum anlıyor musun?Sana bu kadar bağlı iken sana dokunamamak ,yanında olamamak acı veriyor.Sanki sadece bulutlar bizi birbirimize bağlayan.Onun için sürekli bulutları izliyorum.Seni hayal ediyorum...

Kütüphane.

Kütüphaneye gidip saatlerce çıkmayalım mesela.Kütüphane kokularını çok severim.Kitap kokusu ve biraz toz kokusunun o birleşimi çok hoştur bence.Kitapların arasına sıkıştırılmış notları bulalım.Beğendiğimiz cümlelerin altını çizip bizden sonra o kitabı okuyacak insanlara mesaj vermeye çalışalım.Birbirimize ilk okuduğumuz kitapları ve ne sevdiğimiz kitapları gösterelim.Sonra kendi evimiz kütüphanesi için birkaç kitap alıp.Kütüphanemizdeki kitapların tozunu alırız.
Gelecekteki sevgiliye not  vol.5

10 Ocak 2012 Salı

Fotoğraflar çekelim.

Alalım seninle fotoğraf makinelerimizi elimize bir sürü kare yakalayalım.Birbirimizi çekelim.Böcekleri,hayvanları,çiçekleri, insanları,yağmur damlacıklarını,kuşları,bulutları (kuşları ve bulutları severim) mutlu,sevimli,ilginç gördüğümüz her şeyi fotoğraf makinelerimizde misafir edelim.Mutluluğumuzu  ve birbirimiz ölümsüzleştirelim.Biz ölsek de mutlu günlerimizin yaşayacağı somut bir ülke olsun fotoğraf  kareleri.Sonra bir fotoğraf kutusu yapar tüm fotoğraflarımızı orada birleştiririz çocuklarımız,torunlarımız bizi gülerek,mutlu bir şekilde anarlar.
Gelecekteki sevgilime not vol.4

8 Ocak 2012 Pazar

İnternetten arkadaşlık kurulmaz diyenler.

NAH   KURULMAZ!
İnternetten kurduğun arkadaşlık yakın çevremdeki arkadaşlıklardan daha iyi,samimi,içten.Benim bir arkadaşım daha doğrusu kardeşim bile diyebileceğim birisi var interetten tanıştığım.Adı da Ebrar.Ebrar gerçekten benim için çok özel.Beni dinleyen,bana değer veren,beni yönlendiren bana mesafelerin ne demek olduğu gösteren bir insan.
Biz aslında sanal alemin küçük zımbırtılarıyla tanıştık.Bana sen internetten tanıştığın birisiyle bu kadar samimi olacaksın,onu çok seveceksin deseler inanmazdım.Sikti lan der yoluma devam ederdim.Ama hayat siktir demeye gelmez işte.Neyse ne diyordum heh işte tanıştık biz baya konuştuk,dertleştik,içimizi dökdük bazen saatlerce konuştuk , bazen saatlerce sustuk.
Aslında başlarda komik geldi.Ne biliyim insanın sevgisini kabloların temsil etmesi biraz komik biraz da acı vericiydi.Ama bu zamanla büyük mutluluğa dönüştü.
Yaz tatilini nasıl geçirdin diye soranlara bilgisayar başında diyorum çünkü gerçekten öyle oldu.Bazen sabahın sekizine kadar güldük ,eğlendik, mutlu olduk ,şebeklik yaptık falan ama çok güzeldi.Hayatımda bu denli uzun süre bana mutluluğu yaşatan tek kişi Ebrar.
Bazen beraber yemek yiyorduk, bazen beraber kamera karşısında uykumuz geliyordu ve çaktırmadan uyukluyordum bile.Sanal alemde bile tesadüfler gerçekleşiyordu bizim aramızda.İlginç tesadüfler.Mesela bana gelen bir mesajı Ebrar düşünüp sitesine koymuştu ve biz gerçekten bu durumu fark edince ağzı açık kaldık öyle.Yani bizim Ebrar'la aramızda kuvvetli bir bağ var ve bu bağın adına ben sevgi bağı diyorum.Bu bağ öyle kuvvetli ki mesafelerde dahil kimse yıkamadı bu bağı.
Mesafeler asıl bu durumda bir anlam kazanıyor.Ama bizi inanıyoruz bir gün mesafeleri aşıp gerçek anlamda bir araya gelerek eğlenicez.
Evet aynı üniversiteye gitmeyi düşünüyoruz.Aynı evde yaşayıp bize mesafelerin çektirdiği acıların öcünü alacaz.Mutlu olacaz.En azından mesafelere ve zorunluluklara küfür etmeyi bırakacaz.Mesafeler bu sayede rahat bir nefes almış olacak.Ve biliyorum bizim aramızdaki bağ hiçbir zaman kopmayacak.

6 Ocak 2012 Cuma

Dans edelim.

Seninle bu şarkıda dans edelim.Sonsuza kadar dans edelim.Sıkı sıkı kavrayalım birbirimizi.Mezemiz olsun şarkılar.Hizmet etsin tüm notalar bize.Hep içimizi acıtmak yerine bir kere de mutlu etsinler bizi.Tüm ayrılık,üzüntülü,hüzünlü şarkılara inat şarkılarla mutlu olalım biz sevgilim.Ben ve şarkılar bekliyoruz seni.
Gelecekteki sevgilime not vol.3

I've got this friend.

Bu şarkıyı dinledikçe içime böyle anlatılması zor bir his kaplıyor.Biraz neşe biraz hüzün değişik bir his.Ama güzel bir his.
Bir hafta sonu mutluluğu gibi.
Yada sevgiliyle yaşanan güzel anılar akla gelmesi gibi.
Yada güzel bir ilkbahar gününde yataktan kalktığınızda gözünüze vuran tatlı güneş ışığıyla içinize dolan huzur gibi.
Yada şu filmlerde olur ya hani baş-röl kahramanı bir yürüyüş yapar ve arkasından da böyle güzel bir şarkı çalar ya onun gibi.
Veya güzel bir pazar günün insanları izlerken yapılan balkon keyfi gibi.
Ama bu şarkının benim üzerimde daha bir çok tesiri olduğunu söyleyebilirim.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Çok mu şey istiyorum*

Çok mı şey istiyorum?
Aşık olmayı istiyorum.Ve aşık olduğum kişiyle vakit geçirmek ömrümü o kişiyle tüketmek istiyorum.
Çok mu şey istiyorum?
Yani sadece sabah sevdiğim kişiyi yanımda görmek onun kokusunu içime çekerek uyanmayı istiyorum.Bütün günümü onunlar geçirip en güzel günleri yaşamak istiyorum.Bazen kitap okuyarak sakin bir gün bazen ise içinde tüm çılgınlıkları içinde barındıran bir gün istiyorum.
Çok mu şey istiyorum?
En çok sevdiğim ikinci şey olan denizin sabah penceremden beni seyrederken uyanmak istiyorum.Sevdiğim iki şey yan yana harmanlanmış gibi.Ha bir de gelecekteki sevgilimin denizin yanına çok yakışacağını hissedebiliyorum.
Ve limon kokusu istiyorum.Her yeri saran limon kokuları.İçime çekip ciğerlerime doldurmak istiyorum limon kokularını.Bu dinlendirici kokudan mahrum kalmak istemiyorum.
Çok mu şey istiyorum?
Hayatımın düzenli olmasını.Günlerimin fotokopiyle çoğaltılmak yerine tek tek elle yazılmış günler olmasını istiyorum.Sabah sporu yapıp hep zinde kalmayı ardından güzel bir alışverişle mutlu olmayı istiyorum.Alışverişten sonra evime gelip sevdiğim insana mutfak harikaları yaratmayı onu da mutlu etmeyi istiyorum mesela.
Çok mu şey istiyorum?
Bir gün boyunca kitapçıları gezip yeni veya eski tüm kitapları tanımak istiyorum.Sonra en sevdiğim kitabı alıp bir cafe de sıcak bir kahve ile okumak istiyorum onu.Akşama kadar o cafe de zaman geçirmek.Sıcacık ortamdan hiç çıkmak istemem.
Çok mu şey istiyorum?
Etrafımda sürekli sevdiğim insanlar olsun istiyorum.Beni korusunlar istiyorum.Beni doğal halimle kabul etsinler istiyorum.Çılgınlıklarıma göz yumsunlar istiyorum.Tabi tanımadığım insanların hayatıma girmeleri gerekli onları da  tanımak isterim fakat görüntü kirliliği yapmayan insanlar olmalı bunlar.
Çok mu şey istiyorum?
Evimin pencerelerinin tabandan tavana olmasını istiyorum.Dışarıyı rahatça görmek, günün tüm ışıklarını evime davet etmek istiyorum.Sadece bana göre tasarlanmış bir ev  istiyorum.Evin herhangi bir yerine bir şey yaptığımda sorgulanmasın istiyorum.Kararlarıma saygı duyulsun istiyorum.
Çok mu şey istiyorum?
Ailemin sürekli beni desteklemesini aldığım kararlara saygı duymasını istiyorum.Yaptığım hiçbir şeyi küçümsememelerini istiyorum.Bana değer vermelerini ,sahip olduğum şeylere saygı duymalarını istiyorum.
Çok mu şey istiyorum.?
Gezmek istiyorum.Dünyanın her yerini  tanımak istiyorum.Yeni yerler keşfedip yeni insanlarla tanışmak istiyorum.Dik bakışlara marus kalmadan tanımadığım bir ülkenin ortasından tüm dünyaya seslenmek istiyorum.Kaykayımı da alıp tehlikeden tehlikeye atılmak istiyorum.Bazen bisiklet ile rüzgarlarla dans etmek istiyorum.Bazen ise yağmurun altında kilometrelerce yürümek istiyorum.Gün batımını izlemek istiyorum bir omza yaslanıp.Veya bir piknikte çimlerin üzerine uzanıp bulutları izlemek istiyorum.Yada bir plajda ateşin yanında yıldızları izlemek istiyorum bir yıldız kaydığında ise yanımdaki kişiyi dilemek istiyorum. 
Çok mu şey istiyorum?
Bütün bunları kocam dediğim adamla yapıp huzurlu olmak istiyorum.


3 Ocak 2012 Salı

Yağmur

Yağmurda bu şarkıyı dinleyerek yürüyelim.Sonra dans edelim deliler gibi.Yorulunca da bir banka oturup yağmuru seyredelim.Her şeye rağmen dünyayı nasıl temizlediğini seyredelim.Sonra sımsıkı sarılalım birbirimize.Güven aşılayalım sonsuza dek.Ve o soğuk yağmurlu günde beni sen ısıt.
Gelecekteki sevgilime not vol.2