31 Aralık 2011 Cumartesi

2011 nasıl geçti ve 2012'den beklentilerim.

2011 değişikliklerle geçti.Ve bir o kadarda monoton.Evimizi değiştirdik.Sonra tumblr diye bir yer ile tanıştım.Bir sürü güzel yazım oldu.Değiştim.Çok değiştim.Yalnızlaştım.Sevdiklerim yok oldu.Yeni kişilerle tanıştım.Aslın hiçbir bok yapmadım 2011 de.Saçma bir yıldı.Hep üzüldüm hiç sevinmedim.Beklentilerimin hiçbiri gerçekleşmedi.Umarım 2012 de ki beklentilerim gerçekleşir.2012 beklentilerim ise şunlar;güzel bir geleceğe dair ilk adımlarla karşılaşmak,aşık olmak,mutlu olmak,huzuru bulmak veya huzura rastlamak,daha sosyal ve başarılı olmak.Aslında beklentiler her zaman üzmüştür insanları ama ne yapalım başka ne yapalım?Sadece beklicez hayatın sürprizlerini ve bu sürprizler umarım mutluluğu da yanında getirir.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Yanımda taşıyacağım hayallerim.

Ben böyle bir şey almayı düşündüm.Her sayfasına hayallerimi ve gelecekteki sevgilimle yapmak istediklerimi yazmak.Güzel olurdu yani onu her an düşündüğüm ve anlık şeylerle aklıma gelenleri not almak güzel olurdu.Ve zamanı gelince hepsini tek tek gerçekleştirmek.Gerçekten güzel olurdu.Hep yanımda taşıyacağım hayallerim.
Gelecekteki sevgilime not 

Annem benim her şeyim.

Tüm  anneler evlatlarına sahip çıkar ve onların dertlerini dinleyip onlara yardım etmeye çalışırlar.Ve tüm evlatlar annelerine dertlerini anlatırlar ve onlardan destek alırlar.
Peki sorun bende  mi annem de mi?Ben neden anneme hiçbir şey anlatamıyorum.Neden yaşadığım olaylara karşı annemin vereceği tepkiden korkuyorum.Neden annemi kendime bu kadar yakın hissetmiyorum?
Ben annemi ailemdeki tüm bireylerden daha çok severim.Annem bana varlığıyla huzur veriyor ama bir kaç gündür bu sorular takışıyor kafama.Yani mesela ben hiç annemin yanında ağlamadım,ona sarılıp yükümü hafifletmeye çalışmadım.
Ama inanın bana bunları yapmak için her şeyi verirdim.Yani anneme kimden hoşlandığımı anlatım , ona ulaşamadıkça ona nasıl daha çok bağlandığı mı yada ona dokunamamanın, konuşamamanın bana nasıl acı verdiğini anlatmak için her şeyi verirdim.Ve biliyorum eğer bunları yapabilseydim hayat bana daha kolay,küçük ve güçsüz gelebilirdi.
 Ama ben annemi seviyorum.Annemle sadece mutluluklarımı paylaşsam bile onu her şeyden çok seviyorum.Ve her zaman annemle aynı anda ölmeyi istemişimdir.Çünkü önce o ölürse ah düşüncesi bile kötü annemsiz yaşayamam ben ve ben ölürsem de anneme yaşattığım acıdan dolayı daha fazla acı çekerim.İlk nefesimi annem ile birlikte aldım ve son nefesimi de annemle birlikte vermek isterim.Ve annemden hiç ayrılamam ben.Annem benim her şeyim.

27 Aralık 2011 Salı

Yeni yıla mı ne girecekmişiz.

Yeni yıl heyecanı kaplamış herkesi.Yanlış hatırlamıyorsam 2012 yılına girecekmişiz.Ben pek önemsemiyorum bu tür olayları.Zaten evden çıkmayan ,gezmeyen biriyim.Asosyal biriyim yani.Yani mümkün olsa ''siz girin 2012'ye ben gelirim sonra'' diyecem ama olmuyor işte.Onun için zamanın böyle bölümlere ayrılması saçma geliyor bana.Her neyse.Bende hiç heyecan yok.Sonun 2012 de yaşayacaklarımın 2011 de yaşadıklarımdan pek farklı olacağını sanmıyorum.Ot gibi yaşamaya devam edicem işte.Ama hayat bana da küçük sürprizler yapabiliyor. Umarım 2012 de de bana böyle küçük sürprizler yapmaya devam eder.
2011'i nasıl geçirdiğime gelirsek şöyle bahsedeyim.Çok sıkıcı,monoton,değişikliklerle dolu,saçmalıklarla kaplı bir yıldı 2011.Umarım 2012 böyle olmaz.Ne biliyim hayatıma azcık bir neşe girse hiç de fena olmaz böyle heyecan falan.Hayatta olduğumu anlarım.Neyse işte umarım 2012 güzel geçer.

24 Aralık 2011 Cumartesi

Çarpım tabolsu.


Şimdi senin için bisiklete binmek çok kolay değil mi?Peki bisiklet sürmek, öğrenmeden önce kolay mıydı?Hayır.Şimdi sana bu çarpım tablosu çok zor geliyor.Öğrenince o da bisiklet sürmek gibi kolay olacak.Hadi bakalım 2 kere 2?
Babamın kuzenime çarpım tablosunu öğretirken ona yaptığı konuşmaydı  bu okuduğunuz.Ve şimdi kuzenim çarpım tablosunu benden iyi sayıyor.Eğer babam bana böyle hayatı öğretseydi inanın hiçbir acı önümde duramazdı.Babamı hiç böyle görmemiştim.

Hayat böyle işte en yakınınızda ki iyilikleri,başarıları,mutlulukları sizden saklar.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Geçmiş.

''İnsanlar vardı etrafımda,acımasız,bencil,başkalarının ne  düşündüğünü önemsemeyen.Kendimi kalabalığın  içinde yanlız hissediyorum.Sanki her şey o anlık.Sanki bir daha hiç göremeyeceğim veya ilk defa gördüğüm ve bundan sonra sürekli göreceğim yüzler görüyorum.Huzursuzum,endişeliyim sebebini bilmiyorum.Eskiden daha mutluydum.İçimde herhangi bir endişe yoktu.Kaygılanmıyordum.
        Duvarlar üzerime üzerime geliyor.Bu neyi çağrıştırıyor onu da bilmiyorum.Sank, görünmez olmuştum , kimse beni görmüyor görse bile görmemezlik yapıyor sanki beni istemiyordu.Benden korkuyorlardı galiba.Beni onlara karşı kokutucu ve itici yapan bir şey vardı.Ama naydi o şey?'' diye bir yazı yazmışım günlüğüme önceleri.
      Okuyunca tebessüm ettim bir anda çünkü bu yaşadıklarımın hiçbirini yaşamıyorum,düşünmüyorum şimdi.Şimdi ise itici olmak yerine çekici geliyorum insanlara ki beni sevdiğini belli eden insan çevremde fazla.
    Şimdi daha iyi anlıyorum her şey geçici.Hiçbir şey kalıcı değil.Mutlaka bir gün yaşadığın o en kötü an'a bile dönüp bakacaksın.Ve yüzüne bir tebessüm belirecek.Aslında tebessüm o gün olanlar için belirmeyecek yüzünde o günü atlattığın için belirecek.Ve bence bu hayatta hiçbir şey için kendini üzmeye değmez.Çünkü o üzüldüğün kişiye ileride tebessümü bir kenara bırak güleceksin.Kendine dışarıdan baktığında ne kadar gülünç bir duruma düştüğünü göreceksin ama bazende üzüleceksin veya acıyacaksın kendine.
     Ama unutulmaması gereken tek şey var.Geçecek, her şey gelip geçecek.

Zaman kaybetme.

             Zaman beklemez akar gider, ömür biter.En acı olan şey ise bu zamanda kayda değer hiçbir şey yapmamaktır.Üzülmek, bir hiçmiş gibi düşünmek.Güzel geçirdiğin günlerin az ,sıkıcı ve mutsuz geçirdiğin günlerin ise çok olması insanı bitirir en büyük darbedir bu insan için.İnsanı derinden yaralar.Aynalardan soğutur.İnsanı kendinden tiksindirir ve insanı söndürür.Ve eğer yalnızsan ve geriye dönüp baktığında hiç bir güzel anın,sevdiğin insanlarla yaşadığın mutluluklar yoksa işte o zaman asıl yanlızlığı yaşamışsındır.

         
         Dünya durmaz , ömür biter.Birini sevmek ve o kişi ile hayaller kurmak kadar güzel bir şey  yok.Sevdiğin kişiyle olabildiğince zaman geçirmek hayatın boyunca yaptığın en iyi şeylerden biridir.Geriye dönüp baktığında aklına güzel anıların,gururla  arkasında durduğun kararların ve ömrünü bitirdiğin kişi geliyor onunla geçirdiğin güzel vakitler geliyorsa hayatı güzellikleriyle yaşamışsın demektir.Ve zaman bu işte elinle tutamazsın karşısına geçemezsin.Onun için yapman gereken tek şey kalıyor onu değerlendirmek.

Asosyallik.

Asosyallik nedir?Suskun olmak mı gezmemek mi yoksa eve kapanmak mı?Sizce asosyallik nedir?

Bence asosyallik yeni kişiler tanımamaktır.Hayatını bir çemberin içinde yaşamaktır.Kısıtlanmaktır.Bazen köle olmaktır.Ve ben bilgisayar yüzünden asosyalleştiğimi düşünen bir aileye sahibim ama öyle değil.Ve şunu söylemek istiyorum;
Beni asosyalleştiren bilgisayar falan değil beni asosyalleştiren okul,sınavlar.İçine hapsediyor bizi.Yapmak istediğimiz bir çok şeyi elimizden alıyor ve izin vermiyor.Hayatımıza karışıyor.Öğretmiyor , eğitiyor ve benim eğitilmem için hiç tanımadığım insanların nutuklarıına ihtiyacım yok.Öğretici olmak bu değil ve ailemizin bize bu konuda destek değil köstek olması da bunun cabası.
Bkz:''Sakın yarın şu sınavın var dışarı çıkamazsın heme odana!'',
''Olmaz ertesi gün şu sınavın var.Hayatını değiştirecek sınava hazırlanıyorsun şimdi gezip tozam sırası değil.Evde oturup ders çalışman gerek.''
E ben ne zama çıkıp gezip dolaşacam yahu.Kusura bakma anne baba elimde bastonla gezip dolaşamam ben.Sizce başarılı olup hayatı yaşayamamak mı yoksa daha iyi yaşayıp başarılı olmayı bu kadar büyütmemek mi?

Pişmanlık.



  En çok korktuğum şey; geriye baktığım zaman ‘keşke’lerimin daha fazla olması.
Düşünsenize hayatınızın bir hiçten ibaret olduğunu,pişmanlıklarının her yere savrulmuş bir şekilde hayatınızı alt üst ettiğini.Korkutucu ve üzücü.Yani insan yaptıklarından zevk almalı yaparken bir dakika bile acaba yanlış mı yaptım diye düşünmemeli.Doğru kararlar alıp doğru şeyleri yapmalı.Ve yaptıklarından pişman olmaktansa onların arkasında durmalı.
    Fakat öyle hayatlar var ki insanın elinde olmadan ona pişmanlıklarının en büyüğünü yaşatabiliyor.Ve pişmanlıklarıyla bir kere daha pişman olup onların altında eziliyor.Geçmişinden utanıp,hatırlamak bile istemiyor.Gerçekten çok acı verici.
İnsanın hayatı dolu dolu yaşaması onu daha da ayakta tutar çünkü dönüm arkasına baktığında gurur duyduğu bir sürü anısı vardır.İşte bazı insanların hayatları da böyle.Ne gelir elden.


O değilde pişmanlık pişmanlık dedik canım çok pişmaniye istedi.^^

20 Aralık 2011 Salı

Ayrılık bazen fazlasıyla gereksiz ve acı verici.

Ayrılık derken sevgili falan değil yani ayrılık deyince ilk aklınıza gelebilecek olan anlam o ,ama sevgiliden daha önemli birliktelikler var bu dünyada ve ben bu birlikteliklerin hiç bitmesini istemiyorum.Başıma geldiği için biliyorum nasıl bir boşluğa düşüldüğünü.Her şeyinizi anlattığınız , bazen aynı yemekleri yediğiniz , birbirinizi anlayabildiğiniz ve en önemlisi sıkılmadan saatlerce konuştuğunuz kişiden ayrı kalmak inanın çok zor.Her yaptığınız işte onunda yanınızda olmasını ,her söylediğiniz sözde onunda sizi desteklediğini görmek istersiniz bazen ama elden ne gelir.
     Benim en yakın arkadaşım yani Müge ile biz ilk başlarda aynı ortamda olmamıza rağmen birbirimizden habersiz gelip gidiyorduk.Sonra kavga ettik ve bir süre hiç konuşmadık resmen düşman kesilmiştik.Şimdi o günler aklıma geldikçe gülüyorum.Yanlış anlamayın kendime gülüyorum ben çünkü ne duruma düşmüşüm Allahım.Neyse işte biz tekrar barıştık ve o barışmayla benim hayatım değişti diyebilirim.Çünkü biz öyle bir barıştık ki herkes neye uğradığına şaşırdı.Hiç aurılmadık birbirimizden her şeyi ama her şeyi anlattık birbirimize saatlerce.Güldük,eğlendik, bazen beraber uyuduk, bazen dedikodu yaptık,bazen ise ağladık ama hiç kopmadık birbirimizden.Ta ki mesafeler bizi ayırana kadar.O başka bir şehre taşınmak zorunda kaldı ben başka bir şehre.Yollar,kilometreler ayırdı bizi.Yine görüştük,konuştuk fakat eskisi gibi olamadık.Ve bu ayrılık bana fazlasıyla acı çektirdi.Sadece Müge'den değil bir çok arkadaşımdan ayrılmak zorunda kaldım.Ve şimdi yalnızım.Etrafımda ne bana eşlik edecek ne de benimle saatlerce konuşacak birisi var.

      İşte benim hayatım boyunca yaşadığım en büyük ayrılık.Sadece telefon ve internet ile görüşebiliyoruz ve benim onun yüzüne anlatacağım o kadar çok şey var ki.Yani 4 senede onunla neler paylaşmışımdır kim bilir.Şimdi ise kimseyle paylaşamadığım şeylerin çokluğu beni eziyor.Her gün özlüyorum onu,şakalarımızı,çılgınlıklarımızı,bazen vurdumduymazlıklarımızı o kadar çok özlüyorum ki.Ve hayatıma giren ve girecek olan kişilerin asla onun gibi olamayacağına eminim.Hayatıma onun gibi kimse girmedi de zaten.Anlattığına göre o da kimseyi bulamamış benim yerimi dolduracak.Zaten kimse dolduramaz ki birbirimizin içinde oluşan  o koca  boşluğu.
      Ama bir gün mutlaka yine beraber olacaz.Gezicez ,tozucaz, eğlenicez,anlatıcaz,konuşucaz ve birbirimizi saatlerce dinlicez.Yılların acısını çıkarıcaz.Ne olursa olsun yine de anlatmadığımız şeylerin boşluğu hiç kapanmayacak içimde.Çünkü onlar içimde öyle derin bir kuyu gibi bir şey oluşturdu ki sonu belli değil.Attığım taşın sesi geri gelmiyor o kuyudan.Şimdi içimde sadece bir ümit var yine o boşluğu oluşturan kişi ,o boşluğu kapatmaya çalışacak,çalışıcaz.
Siz şu anda benden kilometrelerce uzak olan kişi gibi bir kişi ile beraberseniz ondan hiç ayrılmayın.Çünkü o boşluk ne yaparsanız yapın kapanmıyor.Kapatılmıyor.Yapabileceğiniz tek şey kalıyor geriye o kuyunun kapağını kapatmak.Ve bir daha hiç açmamak.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Ağlamak.

Ben hiç rahatça böyle hıçkıra hıçkıra ağlamadım.Ağlayamadım.Birisinin yanında,omzunda ağlayamadım.Ağlayamam yani.Tek başıma olduğumda ağlayabilirim sadece ben.Onun için insanlar beni hep mutlu zan eder.Sürekli güldüğümü görürler.Ama bilmezler ki yalnız kaldığım zamanlarda göz yaşı akıttığımı.'Senin yerinde olsaydım keşke' kelimesini sürekli duydum ve içimden 'bin pişman olurdun' dedim.Ama gerçekten bu kötü bir şey.Derdini kimseye anlatamıyorsun.Seni kimse sakinleştirmeye çalıştırmıyor.Sanki kimse yok.Yalnızlığım en çok o zamanlarda yüzüme bir tokat gibi çarpıyor.'Keşke omzunda ağlayabileceğim biri olsa.' klişeleşmiş bir cümle ama asıl anlamını benden başka kimse bilemez.O cümleyi hissederek benden başka kimse söyleyemez.Onun için sürekli içime attım.Ağlamak istedim ama ama olmadı işte.Sürekli boğazımda bir yumruk oluştu.Bazen o yumrukla beni ağlatan kişinin gözüne bir tane vurmak istedim.Sonrada omzuna yaslanıp ağlamak.İçimi çeke çeke ,rahatlaya rahatlaya,üzüntülerimin acısını ala ala ağlamak istedim.Ve o cümleyi şimdi tüm içtenlikle yazıyorum.'Keşke omzunda ağlayabileceğim biri olsa'

11 Aralık 2011 Pazar

İnsanları hapseden kutu.

Teknolojini babam üzerinde bu kadar bağımlılık yaratacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.Adam bilgisayarın başına bi geçtimi dünyayı unutuyor.Aynı şey televizyon içinde geçerli.O bilgisayarda oyun oynarken bizim ne yapacağımız ne yapmamız gerektiği umurunda bile değil.Yani utanmasa bilgisayarı çocuğum diye sevecek.
      Bir gün bilgisayarın mouseu bozuldu ve adam kafayı yiyecekti.Komşudan mouse istedik resmen.'Pardon varsa bir fincan mouse' allahım yarebbim ya.Hayır yani oynamayıver ölecek misin.Senin bir ailen var, sorumlulukların büyük kıytırık bir bilgisayar oyununa bizden daha fazla önem vermesi kadar saçma bir şey duymadım.
     İşte teknoloji bilinçsizce kullanılırsa böyle olur.Kullanılsa gene iyi bir de önem veriliyor.Bu sadece basit bir örnekti bunun gibi binlerce insan var.Böyle zararlı bir biçimde kullanılacaksa eğer hiç kullanılmasın.Yararına değil sürekli zararına kullanılan bilgisayar,televizyon vs. ölsün.Resmen azalarak falan bitmesin direk bitsin.Bir anda yok olsun.
  Ama günümüzde dizüstü edebiyat gibi güzel ve teknoloji sayesinde yararlı  olabilecek şeylerde var.Bu tür kullanımlar tabi ki çok iyi.

Hayat birilerine kucak açarken birilerine sırtını dönüyor.

Bugün dışarı çıkıp yeni insanlar görüyüm dedim.2 haftadır dışarı çıkmıyordum.Bir bahane bulup uzaklaştım evden.Neyse tramvayda iki sevgili gördüm gidecekleri yer uzun olmalı ki birbirlerinin omuzuna yatıp uykuya dalmışlar yada uyuyor numarası yapıp birbirlerine daha yakın olmak istiyorlardı,birbirleriyle ilgili hayaller kurup bunu birbirlerine hissettirmeye çalışıyorlardı,birbirlerinin kokusunu doyasıya içlerine çekip huzurlu oluyorlardı yada tenlerinin dokunduğu yerdeki hücrelerle sohbet ediyorlardı ama her ne olursa olsun mutlu oldukları her hallerinden belliydi.
5 dk falan onları izledim sonra kafamı bi çevirdim bir kadın, suratı asık bir şekilde kulaklığında çalan şarkıyı dinliyordu.Yalnızdı ve bi o kadarda mutsuz görünüyordu.Hayattan bezmiş bir hali vardı.Arada bir kafasının 'ah ah' der gibi sallayıp sonra tekrar kulaklıktaki müziğe kaptırıyordu kendini.Belki de üzüntüsünün tek sebebi yalnızlıktır.Yada ona yalnızlığını unutturacak kadar daha büyük bir acı yaşamıştır bilemeyiz.
Ama acıdım yani, o insan neden sevgilisiyle yan yana oturmak yerine tek kişilik oturaklarda oturuyordu.Hayat neden böyle yapıyor anlamıyorum.Bu gerçekten büyük haksızlık.Bazıları mutluyken bazıları mutsuz oluyor , bazıları ağlarken bazıları mutluluktan havalara uçuyor.Hayatın insanlar üzerinde ayrım yapması doğal olarak görünüyor artık.Doğruda aslında herkes bir anda mutlu olamaz ama bazıları sürekli mutluyken bazılarının mutsuz olması gerçekten can yakıcı.