Her neyse sabahın o buz gibi soğuğunda hastaneye gitmek işkenceydi.Boğazımın altında oluşan beze gibi bir şey yüzünden gittik.Aslında bir senedir yoklardı.Yani bir sene önce ilaç kullanmıştım ve geçmişti şimdi tekrar geldiler ve hiç hoş gelmediler.
Hastahane kokuları vardır bilir misin?Aslında bu gün bir şeyi daha fark ettim artık hastaneler hastane gibi kokmuyorlardı.Galiba gelişimin getirdiği tek avantaj bu.Bunu şimdi fark ettim.Tam bu yazıyı yazarken.Bu koku hastanedeyken burnumun ucundan bile geçmedi.O koku yoktu bugün.
Ama ben hastanelerden oldum olası nefret etmişimdir.Hatta;
+En kötü günüm hastanede geçti.
-Hangi gün?
+Doğduğum gün,
diye bi şey okumuştum.Hak veriyorum yani.Bunun içindir ki doğum günlerimi kutlamam ben kutlasam bile kutlayan kimse olmaz onun için bi sorun yok.
Ben genellikle hastalanmam yani hastaneye pek sık gitmem ve gittim mi midem bulanır çünkü en büyük dertler hastanelerdedir.Nice insan hayata gelmiş nice insan hayatını kaybetmiştir.Kimileri güle oynaya çıkarken ,kimileri artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını düşünerek çıkar,kimileri ise sevdiği insanı kaybederek.Ve bence hastaneler kutsal bir mekandır.Çünkü en kutsal olaylar orada gerçekleşiyor , doğum ve ölüm.
Benimki abartılacak bir hastalık değildi.Her zamanki gibi bir kaç test yapıldı.Ve doktor yorumlarını yaptı.
+60 tane iğne yazıyorum.
Evet bu cümleyi bana doktor kurdu.Orada düşüp bayılacam sandım.Sağlıklı geldiğim hastaneden hasta şekilde çıkabilirdim o an ,çünkü kalbim duruyordu neredeyse.Abarttım sanırım ama gerçekten derin bir ''oha'' çektim.Sonra doktor şaka şaka deyince de derin bi ''oh'' çektim.
Çok önemli bir hastalığımın olmadığını söyledi doktor.Bir kaç hap ile oradan çıktık.Hava buz gibiydi.Soğuk iliklerime işledi resmen.Karla karışık fırtınanın ne demek olduğunu biliyorsanız demek istediğimi de anlarsınız.
Eve gelmeden pastaneye uğradık ve sonun da eve geldik.Heme üzerimi değiştirdim.Size eşofmankolik olduğumdan bahsetmiştim sanırım.Kendimi daha rahat hissediyorum eşofmanın içinide.
Günün geri kalan kısmı okul olmadığı için boştu ve bende film izlemeye karar verdim.Mısırım patlarken hangi filmi izleyeceğime karar verdim ve '' Eternal Sunshine of the Spotless Mind'' filmini izledim.
Film güzeldi.Zaten bir kaç kere ismini duymuştum izlemek bu güne kısmetmiş.Ayrıntılara odaklanınca gerçekten çok güzel bir filmdi.
Film kısaca ; bir aşk hikayesini anlatıyor faka bu aşk hikayesi norma bir hikaye değil.Ayrıldıktan sonra çiftimiz birbirlerinin beyninden birbirlerini sildiriyorlar.Bu olayı önce kız tarafı başlatıyor.Erkek tarafı ise kızın onu sildirdiğini duyunca, sildirmeye karar veriyor.Ve silme işlemi bir gece de oluyor.O gece de erkek tarafı kendi beyninde silme işlemi devam ederken silmekten vazgeçiyor ve dayanışması ekrana getiriliyor.Sonrasında kız tarafı erkek tarafının beyninden siliniyor.Silindiği an kız erkeğin kulağına tekrar buluşacakları yeri söylüyor.Erkek sıfırdan başladığı hayatına oraya gitmeyle bir adım atıyor.Ve tekrar o kızla tanışıyor bu sefer mutlu oluyorlar.Birbirlerini daha önce gömüş ama görmemiş olarak.Aynı şeyleri tekrardan yaşıyorlar.Galiba filmin ismi bu yüzden Sil Baştan.Ve filmden bir kaç cümle aktarmak istiyorum.
- Sürekli konuşmak iletişim kurmak değildir.
- Sevgililer günü , insanlar kendilerini berbat hissetsin diye tebrik kartı şirketleri tarafından icat edilmiş bir gündür.
- O zaman beni en derinlerde bir yerde sakla.
Ve filmdeki çiftler birbirlerini nasıl kabullenmek istediklerini anlıyorlar.Birbirlerinin kötü yanlarını bilerek yapıyorlar bunu.En iyisi de birbirlerine olan duygularını açık açık söyleme fırsatı yakalıyorlar.Ama bu aralarında ki bağı koparamıyor.
Bu kadarını bilin ve izlemediyseniz mutlaka izleyin derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder