15 Haziran 2012 Cuma

Fazla oksijen kafa yapar.

Ev alma komşu al diye boşa dememiş atalarımız.Komşu gerçekten insanın hayatını olumlu ve olumsuz yönde etkileyen önemli unsurlardan biridir.Artık komşuluk ilişkisi diye bir şey kalmadı diyenler doğru yerde yaşamıyorlar derim ben.İnsanlık tabi ki de ölmedi.Bizimde sizden iyi olmasın ama çok iyi çok sevdiğimiz komşumuz var.Kahvaltıları , beş çaylarını genellikle beraber içeriz,yeriz.Biz onu severiz, o bizi sever.Dün sabah ablamla benim bu sıcakta sürekli evde durduğumuzu ve sıkıldığımızı sezdiği için bizi kendi dağ evine götürmek istemiş.Bizde zaten sıcakta evde filan durulmaz diye hemen pılımızı pırtımızı toplayıp çıktık evden.Annemin araba kullanması her zaman işimize yaramıştır komşumuzun arabasını da alıp kız kıza(ah pardon komşumuz torunu olan 4 yaşındaki Selim de bizimle geldi) gittik dağ evine.

Yollar çok virajlı olduğu için içimiz dışımıza çıktı tabi.Ama annem virajlarını nasıl döneceğini iyi bilir direksiyonu çok kırmadan ve arabayı çok sarsmadan ulaştırdı bizi dağ evine.Yolda mağaralar mı ararsınız,şehir manzaraları mı ararsınız her şey vardı.Bir kaç kare yolda yakalayabildiğim kadar yakaladım.Ama arabanın içinde pek net olmadıkları için imha ettim.

Eve varmadan evvel hangi kuyudan geldiği belli olmayan ama tadı şeker gibi ve berrak bir suya sahip olan çeşmede durup hem şişeleri doldurduk hemde su içtik.Çeşmede ve etrafında şaşırdığım şey şu oldu ; çeşmenin vanası yoktu ve diğer çeşmelerde de olmak üzere her çeşmenin yanında insanların su içebilmesi için bardak türü kap vardı.Bu bana biraz garip geldi yani kimse de bir art niyet olmadan orada ihtiyaçlarını görüp su içip serinliyorlar.Ve o bardakları temizliği açısında birbirlerine güveniyorlar.Eğer o çeşmeler ve kaplar şehir merkezinde olsaydı kimse o kapları kullanmazdı çünkü şehir merkezinde insanların gözleri buğulanıyor ve güvensizleşiyorlar.Bence böyle olmamalı.

Annemler su dolduruncaya kadar bende biraz etrafa göz attım orada bir araba gözüme takıldı.Eskimiş ve bir teneke yığınından başka bir şeyi kalmamış araba.Aklımdan geçenlerde dile getirdiğim ''Keşke dedelerimin birinden VW Beetle kalsaydı da bende yenileyip,temizleyip kullansaydım.'' sözüm aklıma geldi.Bu yenilemeyi,restore etme işini bu arabada da kullanabilirim diye aklımdan geçirmeden edemedim.Düzenler,temizler,tamir eder ve çok güzel bir karavana çevirebilirdim arabayı.Ama bunu sadece içimden geçirdim ve arabanın bir fotoğrafını çekip annemlerin yanına geri döndüm.

Her neyse suyumuzu içip şişeleri doldurduktan sonra sonunda vardık eve.Ev çok güzel ve şirindi.Kocaman bahçesi çok güzel manzarası vardı.Bahçede bin bir çeşit çiçek ve kiraz ağaçları vardı.Hemen kiraz ağaçlarına dadandık.Ve kirazların tadına  doyamadık diyebilirim.

Ben o bin bir çeşit çiçeği hemen karelere aldım.Hepsi sanki kadrajıma girmek için birbirleriyle yarışıyorlardı.Bende hemen hepsini tek tek çektim.Bahçede fototuruna(kendi tabirimle) çıktım.Bir sürü güzel kare yakaladım.Sadece kelebek yakalayamadım.İstedim fakat kelebekler ani hareketler yaparak uçuyorlardı ve bir yerde uzun süreli konup durmuyorlardı.Bende elimle yakalamak istemedim zaten , kanadını kırarım kıyamam diye düşündüm.

Bir iki saat sonra başım ağrımaya başladı.Anlam veremedim baş ağrıma , yani böyle güzel bir ortamda nasıl başım ağrıyabilirdi.Sonra annem sizi oksijen çarptı dediği an nasıl şaşırdım anlatamam.Nasıl yani şimdi ben çok fazla oksijen aldığım için başım ağrıdı.Bu bana tamamen saçma geldi.Yani inanamadım.Şehir merkezlerinin oksijeni bile yapay , bunu fark ettim.Neyse ki 20 dakikalık bi uyku çektim de başımın ağrısı geçti.

Sonra tekrar bahçede ve etrafında gezi çıktım.Bir an kendimi filmlerde ki o kahraman çocuklar gibi hissettim.Sanki ben ailemi korumak için gizli bir göreve çıkmıştım da ailemin bundan haberi yokken kötülerle o bahçede savaşacakmışım gibi hissettim.Sonra da unicorn görmek istedim.Yani bi unicorn görsem çok güzel olacakmış gibi oldu.Bi ara sanki uzakta bi unicorn görür gibi oldum ama o, orada ki çobanın köpeğiymiş.Büyük bir hayal kırıklığıyla geri döndüm eve.

Çaylarımızı içtik.Yemeğimizi yedik ve hava kararmadan tekrar eve dönmek için yola çıktık.Yol yine virajlıydı fakat dediğim gibi annem çok iyi araba kullanır.Eve geldiğimizde yorgunluktan ölebilirdim.Hemen bir duş alıp uyumak istiyordum fakat uzaktan gelen o akrabalar sinirimi darmadağın ettiler.Gece gece ne işiniz var bizim evimizde demek istedim fakat demedim, diyemedim.Mecbur biraz onlarla sohbet edip oturduktan sonra.Kolumu fark ettim.Kolumu derken kolumdaki şişliği demek istedim.Kolumu bir böcek veya sine ısırmış olmalı.Kocaman şişmiş , çok fena kaşınıyor bir de.(Fotoğrafta dirsek gibi görünse de orası bileği ve dirseğim arasındaki kısımdır) Bugün daha fazla şişmiş.Eğer akşama kadar geçmezse soluğu doktorda alabilirim.Neyse diyeceklerim bu kadar.Umarım kolumun şişi iner de bir de bu sıcakta doktora gitmem.

Hiç yorum yok: